katlanmak

katlanmak
v. endure, take, take it, tolerate, accept, digest, bear, undergo, go through, abide, brook, crease, do with, double, face, face up to, grin and bear it, last out, lump, lump it, put up with, sit down under, stand, stick, stick it, stick out, stomach
* * *
bear

Turkish-English dictionary. 2013.

Игры ⚽ Нужен реферат?

Look at other dictionaries:

  • katlanmak — nsz 1) Katlama işi yapılmak Bu kumaş iyi katlanmış. 2) e, mec. Hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek Böyle bir yolculuğa katlanabilecek hâlde değildir. F. R. Atay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • katlanmak — meyvelenmek; dikenll ağaçlar meyvelenmek . II I, 196, 197 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • külfete katlanmak — sıkıntıya, zorluğa önem vermemek Ben en hain, en merhametsiz hücumları yapmak için bu kadar külfetlere katlanıp buralara gelmiştim. A. Gündüz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • meşakkate katlanmak — güçlüğe, sıkıntıya dayanmak, göğüs germek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cefaya katlanmak — sıkıntı veya üzüntüyü sabırla karşılayıp tahammül etmek Hediye istemezler, fazla kıskanmazlar, cefaya katlanırlar, can sıkmazlar. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fedakârlığa katlanmak — bir amaca, bir emele ulaşmak için birçok sıkıntıya, üzüntüye, güçlüğe dayanmaya çalışmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zahmete girmek (veya katlanmak) — Zahmet etmek Bunun için büyük zahmetlere girmeye gerek yoktur. S. Birsel Benim için yine yorulacaksınız, zahmete katlanacaksınız, dedi. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nazına katlanmak — istenen her şeyi hangi durumda olursa olsun yerine getirmek Cemal Paşa, gençlik akımı içinde hatırı sayılır olduğunu bildiği için sonuna kadar Halide Hanım ın nazına katlandı. F. R. Atay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bükülmek — nsz 1) Bükme işine konu olmak, katlanmak Yerde kenarı bükülmüş bir seccade vardı. F. R. Atay 2) İplik eğrilmek 3) Eğilmek 4) Yönelmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • canı tatlı — sf. Sıkıntıya ve acıya katlanmak istemeyen (kimse) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cefa — is., Ar. cefā Büyük sıkıntı, üzgü, eziyet, zulüm Esirlikte ve cefada, millet ruhunu tavlandıran bir sır olduğuna o akşam inandım. R. E. Ünaydın Birleşik Sözler eza cefa Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”